31 Ocak 2016 Pazar

Lubunyalar

                     Hayatı film karesi gibi ya da romanlardaki gibi yaşıyorsun.
                    - Nasıl anlamadım?
                    - Nasılı yok, hayat romanlardaki gibi değil. 
                    - Tamam, ama şunu unutma bu filmdeki başkarakter olma başarısını sana vermeyeceğim Yakup. 


Kamera yaklaşıyor; yaklaşıyor; ben, şirwan, bir iki lubunya'ya odaklanıyor, Konur'un ordaki kaldırımda oturmuşuz. Şirwan sigara yakıyor, Beni sikmek isteyen SolcuAbi geçiyor, gülüyoruz. Bacak bacak üstüneyiz. Yanımızda büfe. Birileri laf atıyor, gülüyorlar. Umursamıyor onlar. Ben sarhoş olmuşum, bir daha içmemek üzere. Birileri "ne kadara çalışıyorsunuz kızlar" diyor, Şirwan "git ananı becer yavrum" diye bağırıyor, Konur bizim. SAVOY'a gidip balamoz kaldıracaktık, pazar pazar kapalı. Aslında samimi değilim bunlarla ama ne işim var bilmiyorum, sadece kendimi rahat hissediyorum, hiç kimsenin yanında olmadı kadar. Özgürlük bu olsa gerek. Kısıtlama yok. LUBUNYA KARDEŞLİĞİ. 
Şirwan Telvin'e gidelim dedi. Yok dedim. Gizem "normal" insanların gideceği yere götür dediğinden beri gitmedim Telvin'e. Zaten sevmiyordum. NORMAL: TÜRK BEYAZ HETEROSEKSÜEL ERKEK. TELVİN: CİNSİYETSİZ TUVALET. 
Gece. Yarın iş var. Sakalım duruyor. Yanımdakiler öğrenci. Ne güzel. 

Hamide'nin "şu maço,  türk beyaz hetero erkeklerle olma" meselesini açıyorum Kızlara. "Anam o zaman bulsun bize lubun entel erkek, biz de onlarla olalım". Ferdi'yi aradım. Açmadı. Pazar günü ailesiyle; pazar günü dağıttığı Hürriyet gazetesini bu sefer kendisi okuma şerefinde. Pazar günü Karısı istedi diye üstüne çıkacak. FUCK. MESAJ: Şimdi konuşamam, daha sonra arar mısın?
Hayırdır bu resmiyet nereden Ferdi? Dün gece arabana çağırırken böyle resmi değildin.? Şirwan, Telvin'de ısrar ediyor. Gidecekler. Erinç,  gitmese bari. Sigaraları bitecek. Yalnız kalmak istemiyorum. Gitmeyin. 

Gittiler. Beşir para istedi. Gerçekten param yoktu. İnanmadı. Sıkıldım. "Çok eksideyim." İntikam alsam, mesela, hala nasıl para istiyor.? LAR. Kaan'ın yanında oturduk. Kaan da kitap istedi. 

                 Ne biliyor musun? Hayat intikamını alıyor benden, yaptığım o kadar hırsızlığın, aldığım bursların, intikamını. 
                        Ama denedim, almadım kendime akıllı telefon, yeni bir şey almadım. 

Eve geldim. 
Ev.                  aslında yok ki. 
            

11 Ocak 2016 Pazartesi

Beyaz' Mektup





Sevgili Beyaz; 

Son zamanlarda adın çok geçiyor medyada; kendinden bekleneni yaptın. Aslında beni şaşırtmadın, yani kızmadım, seni terk edeli yıllar olmuştu. O yüzden umursamadım, ama beyaz; onları söyleyen öğretmen, "terörist" olamaz diyebilirdin, bana tehdit savuran özel hareket askerinin bulunması için; öğretmenin bulunması gereken teknikler kullanılabilirdi deseydin. 

Bilmedin Beyaz; hayatımda liseden beri bir yerin var. Küçük odada, sırf abim sana hayran diye, cuma günleri ilk başlarda sana maruz kalmak olarak görüyordum. Programına gelen üniversite öğrencileri düşleyip bir gün ben de üniversite öğrencisi olma hayali kurardım. Hatta programına gelen üniversitelerle küçük bir araştırma bile yapardım. Programın başlayınca, göt kadar odada Beşir'in sigara içmelerini, Şükrü'nün esrarlı kafasını, yukarıda alkolden sızan babayı, sana hayran Murat'ın Sırf seni izlemek için yarın fazladan mesai yapmasını, - üstelik Lise arkadaşlarımın sık sık gittiği bir cafede çalışıyordu, bahsedelerdi, uzun susardım - düşünmezdik. Gülerdik. Çay mı kahve içelim kavgası, sen reklam verince kim yapacak kahveyi tartışması hayatın bize biçtiği bir molaydı. 
Saftım Beyaz. Güney'in bir ilçesindeydik, burada herkes dosttu. Kimse aleviler sadece saz çalıyor demezdi. Bilmezdik. Bilmediğimiz başka şeyler de vardı beyaz; ülkenin en ücra yerlerinde, bir savaş vardı ve sen hiç bahsetmezdin, çocukların köyleri boşaltılıyordu, 
Senin için önemli olan Sezen Aksu'nun programına gelmesiydi çünkü. Geldi. Bir de Tarkan gelseydi tamdı. Rahatlardık. Ah beyaz; Murat bir hafta boyunca, telefonuyla doğru düzgün kimsele konuşmayıp kontor harcamamıştı, çünkü Sezen Aksu'nun programına bağlanmak istiyordu, bağlanamadı. 
Yine de hakkını yemeyeyim; bir programında bir sezon finali programında, ah bitmezdi ki sezon finallerin, hatırlamıyorum, sonradan çok aradım o programı, işte o programda "yoksullukla kendi zenginliğini" kıyaslamıştın, bize bakmayın havyar yemekle de peynir yemek aynı, karnınız ikisinde de doyuyor filan demiştin. Şaşırmıştık. Bizleri farketmiştin sanki. Herhalde sonlandıracaktın programı, jübile yapıyordun, ama yapmadın, o son program hiç gelmedi. 

Zamanla büyüdük Beyaz. Eskisi gibi heyecan vermiyordun, zaten televizyonda bozulmuştu, bozulduğu süre boyunca hepten soğuduk. 

Kızgınım sana beyaz; üniversiteyi kazandığımda da orda burda iş bulup çalışmaktan sana hiç gelemedim zaten. Kesin sana ulaşsaydım bana burs bağlardın. Çünkü hayat sana göre zararsızdı, burs bağlayınca çözülürdü.

Hırant'ı katlettiler Beyaz; yoktun, tek kelime etmedin. Koskoca bir halk ayaklandı bir ağaç, bir ormana dönüşecekti, yoktun. Tarkan bile yorum yapmıştı. Hayat, bizi Hırant'la sınamadı yalnız; üstümüze üstümüze geldi, katırlarıyla bombalandı çocuklar, Bir bombadır aldı yürüdü bizim oraları, hemen 2 saatlik mesafemizde; bir kadın kolların açtı, yoktun beyaz, tarkan da daha gelmemişti, ne yapsaydık? 

diyeceksin ki ya zorunda mıyım? ben zaten LÖSEV'e bağış yapıyorum, yetmez mi, değilsiniz zorunda beyaz, sizler sırça köşklerinde yaşadığınız için ölüyor halk. Valla bak, ben demiyorum, Bunuel diyor. İzle Beyaz, sikindirik Osmanlı filmleri yapacağına, o programına boktan filmlerde oynayanları davet edeceğine, Bunuel izleseydin o zaman anlardın biz olmadan siz olmayacağını. 

O zaman Tarkan'ın peşine düşeceğine; Ayşe Öğretmenin peşine düşenlere karşı dik dururdun, çocuklar ölmesin dediği için. 

Hayat yoksullara hiç acımıyor der bir film. Havyar yeme meselesi değil bu beyaz; yoksulluk katlanılır beyaz ama hem yoksul olup hem öldürülmek katlanılır mı beyaz? 
Hem yoksul olup hem tecavüze uğramak,
Hem yoksul olup bombalanılır mı
Hem yoksul olup kendine erkek diyenler tarafından öldürülür müydü sırf kendi isteği için yaşamak isteyenler. 
Hem yoksul olup sırf kendi cinsini sevenlere hayatı zindan etmek mi?
katlanılır mı beyaz?
Hayat Bülent Ersoy değil Beyaz, 

Sahi Tarkan gelecek mi? 
  
                                       Saygılarımla;
                                       Tarık, 
                                                       

7 Ocak 2016 Perşembe

Bir Cümlelik An

Balkonda sigara içiyorduk, Konursokak altımızdaydı. İnsanlar akıyordu. Onu hiç tanımıyordum. Sigara ikram ettim. Aldı. Az önce hararetli bir toplantıdan çıkmıştık ve ben yine yenilmiştim. 

- Ay hayır canım; Güvenpark'tan korktuğum için değil, katılımın az olacağı için orada eylem yapılmasına karşıyım, demiştim. Sallayan olmadı. Böyledir erkek solu. Sallamazlar, en önemlisi başka meseledir hep, sen sıranı bekle. 

Balkondayız şimdi. Burayı sevmiyorum, öğrenciyken, birkaç "lgbti" arkadaşla kavgaya gelmiştik, "hayır Yök eylemi için homofobik üniversite istemiyoruz" sloganı atılacak. Atılmalı. Birkaç dallama biz meseleye "başka" taraftan bakıyoruz demişti de içimizden biri arkasını dönüp - o ben de olabilirim hatırlamıyorum-  biz de bu taraftan bakıyoruz demişti, kahkahalara boğulduyduk. Şimdi balkonda oturduğuma bunu anlatamam, çünkü toplantı yaptığımız masada Kaos GL'nin broşürleri filan vardı. Aşmışlar beylerimiz. Frida Kahlo da var; Frida'nın komünist kimliğinden ayrı bir de Queer kimliğini görmüşler midir acaba? 
Çay getirdi. Yudumladım. Üşüdüm. Titrek bir hava. Burada beklemeseydim keşke Eren'i. Gerçi güzelleşmiş, rengarenkleşmiş, bir şeyler umulmaklaşmış. 
Soru sormak için sordum sadece:

- Aka-der kaldıraç grubuna mı ait? 
- Evet, yani kaldıraç'tan çok arkadaş var, ama sadece kaldıraç'tan yok. 
- Hımm, ben de Kaldıraç'ın bir çeşit gençlik örgütlenmesi herhalde  diye sanmıştım. Off bana ne, bir daha zor uğrayacağım burayla ilgili bu ilgi neden?
Suratsız da üstelik. Ya da yeni tanıdığı birine karşı korumacı. 
- Bu toplum dedi, tekrarladı, bu toplum çok örgütsüz bir toplum, aşağıyı gösterdi, konursokak'ı, hala insanlar akıyordu, o yüzden insanlar örgütlenebilsinler diye böyle bir derneğe ihtiyaç duyduk. 
Omzuna dokundum. Gülümsedim. Sigaradan iç çektim. Boğazım yandı. Çaydan yudumladım. Konursokak'a baktım. Sarılsam mı? 
Abartmaya gerek yok, örgütsüz olmalarında bizim de suçumuz var, yok mu? 
Bazen bir cümle beni alır götürü, sayfalarca yazma isteği uyandırır. Alakasız yerlerde alakasız bir şekilde söylenen cümleler olsa bile. Büyülerine inanıyorum. 
Bu toplum çok örgütsüz bir toplum
Bu tolum çok örgütsüz bir toplum

Kalktım. Eren gelmişti. Beni sikmek isteyen ama bunu sol gururuna yediremeyen SolcuAbiye selam çakıp çıktım. Yürümek istedim. Uzun. Konursokak aynıydı.